KUR'AN-I KERİM İNDEKS
60 – MÜMTAHİNE SÛRESİ
Medine
döneminde inmiş olup 13 âyettir. Adını
“imtihan edilen kadın” anlamına gelen 10.
âyetten almıştır. Sûrenin esas konusu müslümanlarla,
müslüman olmayanların ilişkileri, İslâm
düşmanlarıyla dostluk kurmanın yasaklığı
hakkındadır. Son kısımda, İslâm’ı
kabul ettiğini bildirip müslümanların saflarına
girmek isteyen gayr-i müslim kadınların,
samimiyetlerini tesbit etmek gayesiyle denenmeleri
emredilmektedir. Hudeybiye anlaşması ile
Mekke’nin fethi h.6-8 (m. 628-630) arasında indiği
anlaşılıyor.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1
– Ey iman edenler!
Benim de sizin de düşmanlarınızı
dost edinmeyin.
Onlar size
gelen gerçeği reddettikleri halde, siz onlara
sevgi sunuyorsunuz.
Resûlullahı
ve sizi, sırf Rabbiniz olan Allah’a inandığınız
için, vatanınızdan kovuyorlar.
Siz Benim
yolumda cihad etmek ve Benim rızamı kazanmak için
yurdunuzdan çıkarılmayı göze aldıysanız,
nasıl olur da onlara sevgi gösterip sır
verirsiniz?
Halbuki Ben
sizin gizlediğiniz ve açıkladığınız
her şeyi bilmekteyim.
Doğrusu
içinizden kim bunu yaparsa, artık doğru
yoldan sapmış olur. [5,51-57;
3,28; 4,144]
Kureyşliler
Hudeybiye antlaşmasını çiğneyince
Hz. Peygamber (a.s.) Mekke’yi fethetme hazırlıklarına
başladı. Yalnız bu hedefini ashabdan
birkaç kişi dışında kimseye
hissettirmemişti. Hatıb b. Ebî Beltea
(r.a) nasılsa bunu öğrenmiş ve
Mekke’ye giden bir cariye ile çok gizli kaydı
ile mektup göndermişti. Allah Teâla Hz. Peygamber
(a.s.)’a bunu bildirdi. O da Abdullah İbn Zübeyr
ile Mikdad (r.a)’ı gönderip “Medineden 40 km.
kadar mesafede bulacakları kadından” mektubu
almalarını istedi. Getirdikleri mektupta
Mekkeye sefer hazırlığı
bildiriliyordu. Peygamberimiz Hatıb’a sebebini
sorunca o: “Ya Resulellah, ben küfre sempati duyduğumdan
değil, ama ailem orada, Mekke’de onları
koruyacak akrabalarım da yok. Bu davranışımı
gözönünde bulundurarak Kureyşliler aileme sıkıntı
vermezler ümidiyle bu işi yaptım” dedi. Öldürmek
isteyen Hz. Ömer’e (r.a), Efendimiz şöyle dedi:
“Hâtıb, Bedir’e katılanlardandır.
Allah’ın Bedir savaşına katılanlara
nazar buyurup “Ben sizleri affettim, demediğini
kim biliyor?” Hz. Peygamber onu affetmekle beraber,
sebep ne olursa olsun, küfre yardım yerine geçecek
bir davranışın kesin haram olduğunu
bildirmiştir
2
– Eğer size
karşı ellerine bir fırsat geçerse, size
düşman kesilirler.
Ellerini de,
dillerini de size fenalık etmek için uzatırlar
ve sizin de kâfir olmanızı cân-u gönülden
isterler.
3
– Ne hısımlarınızın,
ne de evlatlarınızın kıyamet günü
size faydası olmaz. Allah kıyamet günü aranızda
hükmeder, itaat edenleri cennete, kâfir ve âsileri
cehenneme gönderir. Allah yaptığınız
her şeyi görür.
4
– İbrâhim’de
ve onunla beraber olanlarda size güzel bir örnek vardır:
Hani onlar hemşehrilerine şöyle demişlerdi:
Bizim, ne sizinle, ne de Allah’tan başka ibadet
ettiğiniz şeriklerinizle hiç bir ilişiğimiz
kalmamıştır. Siz Allah’ın tek
İlah olduğuna inanmadıkça, biz sizi
reddediyor, bizimle sizin aranızda ebedi olarak düşmanlık
ve nefret meydana geldiğini ilan ediyoruz.
Ne var ki İbrâhim’in
babasına: “Senin için Rabbimden af dileyeceğim.
Bununla beraber, Allah’ın senin hakkında
dilediği hiç bir şeyi önlemem mümkün değildir.”
demesi başka. Onun ve beraberinde olanların
duası şudur: “Ey Yüce Rabbimiz! Yalnız
sana güvenip dayandık, Sana yöneldik ve sonunda
da Senin huzuruna varacağız. [19,47;
26,86-87; 9,113-114]
5
– “Ey Ulu Rabbimiz,
bizi kâfirlere deneme konusu kılma, affet bizi.
Çünkü Sen azîz ve hakîmsin (mutlak galip, tam hüküm
ve hikmet sahibisin).
Müminlerin
kâfirlere deneme konusu (fitne) kılınması
şu şekillerde olabilir:
1.Kâfirlerin
hâkim ve galip olup müminleri dinden uzaklaştırmak
için baskı ve işkence uygulamaları. 2.Müminlere
galebe sağlamaları sebebiyle kâfirler
kendilerini üstün görüp “İslâm hak din
olsaydı, gerçeklere dayansaydı müslümanlar
böyle perişan olmazlardı.” diye kendi inkârlarını
doğru bulmaları. 3.Kâfirler baskı
sonucunda müminleri tavizlere sevkedip, islamî ahlâk
ve faziletlerinden uzaklaştırarak, başka
insanlara alay konusu yapmaları.
6
– Onlarda sizin için,
Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı arzu
edenler için güzel bir örnek vardır. Ama kim de
aksine giderse bilsin ki Allah ganî ve hamîddir (hiçbir
şeye ihtiyacı yoktur, her türlü hamd ve övgü
O’na mahsustur).
7
– Umulur ki Allah
sizinle düşmanlarınız arasında bir
sevgi ve yakınlık kurar. Çünkü Allah herşeye
kadirdir. Allah gafurdur, rahîmdir. [3,103;
8,63; 60,1; 5,57]
4.
âyet, kâfir akrabalarla ilişkilerin kesilmesini
istemişti. Müminler bunu uygulamışlardı.
Fakat bunun onlara zor geldiğini Allah Teâla
elbette biliyordu. Bundan ötürü, dürüst ve ihlaslı
müminlerin akrabaları ile olan düşmanlıklarının
sevgiye dönüşeceğini Allah Teâla müjdeledi.
Çok geçmeden Mekke’nin fethi ile bu müjde gerçekleşti.
8
– Dininizden ötürü
sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan
etmeyen kâfirlere gelince, Allah sizi, onlara iyilik
etmeden, adalet ve insaf gözetmeden menetmez. Çünkü
Allah âdil olanları sever.
Bu
âyet müslümanlarla Mekke müşriklerinin ilişkilerinin
son derece gergin olduğu sırada inmiştir.
Buna rağmen iyiliği, insaf ve adaleti
emretmesi, oldukça dikkate değer.
9
– Allah sadece,
dininizden ötürü sizinle savaşan, sizi
yerinizden yurdunuzdan kovan ve kovulmanıza destek
veren kâfirleri dost edinmenizi meneder. Her kim onları
dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta
kendileridir.
Kâfirlerle
ilişkileri kesmek, her türlü alâkayı kesmek
anlamına gelmez. Bu âyet açıklıyor ki
ilişki kesmenin sebebi, kâfir olmaları değil,
müminlere zulüm ve işkence uygulamalarıdır.
Müslümanlara düşmanlık etmeyen gayr-i müslimlere
iyi davranmak gerekir. Nitekim Hz. Ebû Bekir’in hanımı
Kuteyle kâfir idi. Hudeybiye anlaşmasından
sonra kızını görmek üzere Medine’ye
geldiğinde kızı Esma: “Annemle görüşeyim
mi?” diye sorunca Efendimiz: “Evet, hem de
ona iyi davran” demiştir. Müslümanın
gayr-i müslim muhtaçlara yardımda bulunmasına
hiç mani yoktur.
10
– Ey iman edenler! Mümin
hanımlar size katılmak üzere hicret etmiş
olarak geldiklerinde onları imtihan edin. Gerçi
Allah onların imanlarını pek iyi bilir.
Ama siz de onların mümin olduklarını
anlarsanız, artık onları kâfirlere geri
göndermeyin. Bundan böyle bu hanımlar kâfir
kocalarına, kâfir kocaları da bu hanımlara
helal olmazlar.
Bununla
beraber kocalarına da vermiş oldukları
mehirleri, siz iade ediniz. Kendilerine mehirlerini
vererek bu kadınlarla evlenmenizde bir sakınca
yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda
tutmayın. Onlara harcadığınız
mehri, varacakları kâfir kocalarından
isteyin. Kâfirler de İslama girip sizinle evlenen
eşlerine sarfetmiş oldukları mehri sizden
geri istesinler. Allah’ın hükmü budur. Aranızda
O hükmeder. Zira Allah her şeyi hakkıyla
bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.
Hudeybiye
anlaşmasına göre İslâmı kabul edip
Medine’ye gelecek olanların Mekke müşriklerine
geri gönderilmeleri gerekiyordu. Fakat bir müslüman
hanım, kâfir kocasının nikâhı altında
kalamayacağından âyet onları koruyor,
ancak gelişlerinin kocadan kurtulmak değil, sırf
dinlerini kurtarmak gayesiyle olduğunu teyid
etmelerini şart koşuyordu. Hudeybiye anlaşmasına
göre Mekke’den Medine’ye giden müminler Mekkeye
geri gönderileceklerdi. Fakat anlaşma metninde
herhangi bir kişi değil, recul
kelimesi kullanıldığından, bu sadece
erkekleri kapsıyordu. Onun için Ukbe b. Ebî
Muayt’ın kızı Ümmü Gülsüm hicret
edip Medineye gelince kardeşleri onu geri istemişler,
Peygamberimiz recul
kaydını hatırlatarak geri vermemiş,
onlar da hiçbir itirazda bulunamamışlardı.
11
– Eğer eşlerinizden
biri dinden dönüp kâfirlere kaçar da, sonra yaptığınız
savaşta siz galip gelirseniz, eşleri gitmiş
olan kocalara ganimet malından, harcadıkları
mehir kadar verin. İnandığınız
Allah’a karşı gelmekten sakının.
12
– Ey Peygamber! Mümin
hanımlar:
Allah’a
hiç bir sûrette ortak tanımamak hırsızlık
yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek,
hiç yoktan yalan uydurup iftira atmamak,
bulduğu
bir çocuğu, kocasına isnat etmemek veya gayr-ı
meşrû bir çocuk dünyaya getirip onu kocasına
mal etmemek,
senin
kendilerine emredeceğin meşrû olan herhangi
bir konuda sana karşı gelmemek
hususlarında
sana biat etmeye geldiklerinde, sen de onların
biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan
af dile. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir (affı
ve ihsanı boldur).
Bu
âyet Mekkenin fethi günü inmiş, erkeklerden
sonra kadınlardan da biat alınmıştır.
Çocuk öldürmekten maksat: “kız çocuklarını
öldürüp gömmek” tir.
Meşrû
bir hususta: Senin onlardan istediğin meşrû
bir şey, yahut nehyedeceğin bir münker
hususunda demektir. Resulullahın meşrû
olmayan bir şeyi istemeyeceği kesin olduğu
halde böyle buyurulması, müminlere “Halık’a
isyan olan hiç bir işte mahlûka itaat edilmez.”
kuralını hatırlatmak içindir.
13
– Ey iman edenler!
Allah’ın kendilerine gazab ettiği bir güruhu
dost edinmeyin.
Onlar ki ölüp
kabre giren bir kâfir nasıl âhiret mutluluğundan
ümidini kesmişse, kendileri de âhiretten öyle ümitlerini
kesmişlerdir.
Verdiğimiz
meale göre, burada bir kısım Yahudilere ima
edilmektedir. Onların âhiretten ümitsizlikleri,
ya âhireti kabul etmeyişleri, âhirete iman
etmemeleri sebebiyledir yahut Tevratta geleceği
bildirilen ve risaleti kesin olan Hz. Peygamber
(a.s.)’ı inkâr etmeleri sebebiyle, bunun mutlaka
böyle bir cezasının olacağını
bildiklerinden olabilir.
Diğer
muhtemel meal şöyle olabilir: “O kimseleri dost
edinmeyin ki Allah onlara gazap etmiş, âhiretten
ümidi kesmişler ve kâfirler, mezara girenlerden
nasıl ümitlerini kesmişlerse, onlar da âhiretten
öylece umutlarını kesmişlerdir.”
|