KUR'AN-I KERİM İNDEKS
65 – TALÂK SÛRESİ
Medine’de
inmiş olup 12 âyettir. Adını, sûrenin
ilk bölümüne konu teşkil eden talak (boşama)
hükmünden almıştır. Esas itibariyle
Bakara sûresinde bildirilen aile hukukunun bazı
konularına burada tamamlayıcı hüküm
getirilmektedir. Boşanma, iddet, nafaka, süknâ,
çocuğa nezaret gibi konulara yer verilmektedir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1
– Ey Peygamber! Eşlerinizi
boşayacağınız vakit onların
iddetlerini dikkate alarak boşayın ve iddeti
dikkatle sayın. Rabbiniz olan Allah’a karşı
gelmekten, özellikle eşlerinizin hukukuna zarar
vermekten sakının. Onlar zina gibi açık
bir hayasızlık irtikâb etmedikçe siz onları
evlerinizden çıkarmayın. Kendileri de çıkıp
gitmesinler. İşte Allah’ın hudutları!
Kim Allah’ın hudutlarını çiğnerse
hakikaten kendine zulmetmiş olur. Nerden bileceksin,
bakarsın Allah bundan sonra yeni bir durum meydana
getirir. [2,228-233; 4,19]
Yüce
Allah öbür peygamberlere (a.s.) hep özel isimleriyle
“Ya İbrâhim!” “Ya Mûsâ!” diyerek hitap
ederken Hz. Peygambere her seferinde, nübüvvet yani
Peygamberlik ulvî makamını anarak hitap
buyurmuştur. Böylece Allah onun yüce mevkiine
dikkat çekmektedir. İlk hitap Hz. Peygamber (a.s.)’a
ise de âyetin devamının cemi sıgasıyla
ümmete olduğu aşikârdır. Şartlar
gerektirdiğinde boşama sorumluluğunu üstüne
alacak koca, mübahlar içinde en çok istenmeyen bu işlemi
yapacaksa âyet ona meşrû olan şekli
bildiriyor. Şöyle ki: Evvela bunu yeterli bir düşünce
sürecinden sonra kararlaştırmalı ve
muayyen bir zamanı beklemelidir. O da karısının
ay halini tamamladığı zaman, temizlik
halinin başlangıcını kollamaktır.
Temizlenme başlayıp hiç temas kurmadıkları
bir dönemde bir talakla boşar. Böylece bir süreden
beri hanımıyla yatmayan koca, bir de boşayınca
kısa bir müddet sonra karısını özleyebilir.
İddet bitmeden kocasının, rücu hakkı
vardır. Evlilik böylece devam ettirilebilir. Eğer
böyle olmazsa, boşanan kadının bir başka
kocaya varabilmesi için üç ay hali görmesi gerekir.
Bu, yaklaşık üç ay kadar bir süredir. Bu süre
dolmadan koca karısını, evden çıkaramaz,
kadın kendisi de çıkmaz. Âyetin sonu, bu boşanmadan
sonra, Allah Teâlanın yeni bir durum ortaya çıkarabileceğini
bildiriyor: O da pişmanlığın
belirmesi, akl-ı selimin hakim olması, yuva yıkmanın
acı sonuçlarının hatırlanarak
nefret yerine sevginin gelmesi neticesinde evliliğin
daha sağlamlaşmış bir şekilde
yeniden kurulmasıdır.
2-3
– Bekleme sürelerinin
(üç âdet süresinin) sonuna yaklaştıkları
zaman, onları ya güzelce evinizde alıkoyun,
evliliği devam ettirin, yahut güzellikle ayrılın
ve bu boşanmaya sizden iki âdil kimseyi şahit
tutun ve şahitliği de Allah için dürüst yapın.
İşte sizden Allah’a ve âhirete iman
edenlere verilen talimat, yapılan tavsiye budur.
Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa,
Allah ona sıkıntıdan çıkış
kapıları açar. Onu hiç ummadığı
yerlerden rızıklandırır. Allah’a
dayanıp güvenene Allah kâfidir. Allah buyruğunu
elbette yerine getirir. Gerçekten Allah herşey için
bir ölçü, her iş için bir vâde belirlemiştir.
[2,240; 33,49]
İbn
Abbas (r.a)’ya göre bu âyette hem boşarken, hem
de bir talaktan sonra evliliği devam ettirmek üzere
rücû ederken şahit tutmak emredilmektedir. Bir
şahıs: “Eşimi boşarken de, ona dönerken
de şahit tutmadım” deyince onu işiten
sahabî İmran b. Husayn (r.a.): “Sen hanımını
boşarken de, ona dönerken de sünnete aykırı
davrandın” demiştir. Dört mezhep imamları
boşama ve rücû etmenin geçerliliği için
şahit tutmanın şart olmadığında
ittifak etmişlerdir. Ancak sünnete uyup şahit
tutmanın ihtilafları önleyen hikmetli bir
tavsiye olduğunu kabul ederler. Bu muhtevadan anlaşıldığı
üzere: Allah’a hesap vereceğinden korkarak
O’na karşı gelmekten sakınma, burada; sünnete
uygun boşamak, iddet süresini düzgün hesaplamak,
hanımını evden atmamak, ona zulmetmek için
rücû etmeyi geciktirmemek, ayrılmaya karar
verdiklerinde güzellikle ayrılmak, talak, rücû
ve ayrılma sırasında iki adil şahit
tutmak hükümlerini içermektedir.
Allah
böyle yapanlara kolaylık verir. Böyle
yapmayanlara ise zorluklar yaratacağı anlaşılır.
Öte yandan erkeğin boşadığı eşini
iddet süresince evinde tutması, onun nafakasını
vermesi, ayrılırken kalan mehrini vermesi, ayrıca
gücü yetiyorsa ona başka bir şeyler (müt’a)
vermesi elbette ona külfet getirecektir. Üstelik buna,
hoşlanmadığı biri için katlanacaktır.
Allah rızası için bu yükümlülüklerini
yerine getirene Allah Teâla ihsanlarda bulunacağını
vadediyor.
4
– Kadınlarınızdan
âdetten kesilenlerin iddetinde tereddüt ederseniz,
onların iddet süreleri üç aydır.
Henüz âdet
görmeyenlerin de süreleri böyledir. Hamile olan kadınların
iddetleri, çocuklarını doğurdukları
vakit biter. Kim Allah’a karşı gelmekten
korunursa, Allah onun işinde bir kolaylık
verir.
5
– İşte
bu, Allah’ın size indirdiği bir emirdir. Kim
Allah’a karşı gelmekten korunursa Allah onun
günahlarını örter, onun mükâfatını
artırır, ecrini bol bol verir.
6
– Boşadığınız
eşlerinizi, imkânlarınız nisbetinde
oturduğunuz meskenlerin bir bölümünde
iddetlerini tamamlayıncaya kadar oturtun. Onlar üzerinde
çıkıp gitmelerini sağlamak için bir
baskı kurmak niyetiyle onlara zarar vermeye kalkışmayın.
Eğer
onlar hamile iseler, çocuklarını doğuruncaya
kadar nafakalarını verin. Sonra boşadığınız
eşlerle ilginiz kesilince sizin hesabınıza
çocuklarınızı emzirirlerse, ücretlerini
verin.
Aranızda
ücret işini meşrû çerçevede, örfe uygun
olarak güzellikle görüşüp sonuçlandırın.
Eğer annesinin çocuğu emzirmemesi sebebiyle sıkıntıya
düşerseniz, bu takdirde baba, ücret vererek bir
başka emziren kadın bulacaktır. [2,233]
7
– İmkânı
geniş olan, imkânına göre nafakayı bol
versin. Nasibi sınırlı olan ise Allah’ın
kendisine verdiği imkân ölçüsünde nafaka
versin.
Allah,
herkesi sadece ona verdiği imkân nisbetinde yükümlü
tutar. Allah, sıkıntının ardından
kolaylık ihsan eder.
8
– Rab’lerinin
emrinden ve O’nun resullerinin talimatlarından taşkınlık
ederek azan nice ülkelerin halkları var ki, Biz
onları şiddetli bir şekilde hesaba çektik
ve eşi benzeri görülmemiş şekilde
cezalandırdık.
9
– Böylece kötü işlerinin
sorumluluğunu tattılar, işlerinin sonu
tam bir hüsran oldu.
10-11
– Allah onlar için
âhirette de pek çetin bir azap hazırladı.
Artık siz ey akıl sahipleri, ey iman etmiş
kullarım! Allah’a karşı gelmekten,
ileride de hep sakının ki böyle bir azaptan
korunasınız.
İşte
Allah size gerçekleri hatırlatan bir kitap
indirdi, bir Resul gönderdi. Allahın nurlar saçan,
yollar açan âyetlerini sizlere okuyor ki iman edip
makbul ve güzel işler yapanları karanlıklardan
aydınlığa çıkarsın.
Kim Allaha
iman eder, makbul ve güzel işler yaparsa, Allah
onları, hem de devamlı kalmak üzere, içinden
ırmaklar akan cennetlere yerleştirir. Allah böyle
kuluna gerçekten pek güzel nasip ihsan eder. [15,9;
14,1; 2,257; 42,52]
12
– Allah O yüce
Yaratıcıdır ki yedi kat göğü ve
yerden de onların benzerini yaratmıştır.
Allah’ın emri ve hükmü bunlar arasında
inip durur ki, Allah’ın her şeye kadir olduğunu
ve Allah’ın her şeyi ilmiyle ihata ettiğini,
O’nun ilmi dışında hiçbir şey
olmayacağını siz de bilesiniz.
Bazı
müfessirler yedi gök gibi, yedi yer olarak anlamışlardır.
Bazıları ise: “yedi yer olması değil,
sadece nasıl birçok sema yaratılmışsa,
birçok arz da yaratılmıştır.” şeklinde
anlamışlardır. Bazı âyetlerde canlıların
bizim dünyamıza münhasır olmayıp başka
âlemlerde de canlıların bulunabileceğine
(26,29) işaret edilmiştir.
|